E3 2019’da Nintendo tarafından duyurulan The Legend of Zelda: Tears of the Kingdom, The Legend of Zelda: Breath of the Wild’ın devamı oyununu olarak 12 Mayıs’ta Nintendo Switch platformunda çıkış yaptı. 2017’den beridir piyasada göremediğimiz Link’in ve artık yaşlı denebilecek konsolun hafife alınmaması gerektiğini bir kez daha hatırlamış olduk.
Prenses’in etrafında dönen hikaye
Tears of the Kingdom, direkt bir şekilde hikayesine başlıyor. Hyrule’da ortaya çıkan karanlığın kaynağının Hyrule Kalesi’nden geldiğini öğrenen Prenses Zelda ve Link, kalenin derinliklerinde araştırmaya çıkarlar. Devam oyunu olduğu için burada kontrol ettiğimiz Link’in tam takır zırhı, canı ve elinden düşürmediği Master Sword’u olduğunu görürüz. Araştırmaları sırasında kötü bir ruh tarafından saldırıya uğradıkları için ayrı düşerler ve Prenses kaybolurken Link ölümden Hyrule Krallığının ilk kralı Rauru sayesinde kurtarılır.
Saldırıdan sonra bitap düşmüş Link’in sağ kolu kurtarılamadığı için Kral Rauru kendi sağ kolunu Link’e verir. Kral Rauru’nun bu güçlü sağ kolu, oyunda Right Arm olarak geçer ve oyunda yeni açılan özellikler bu kol üzerinden ilerler.
Kendisini Hyrule’un tepesindeki gökyüzü adalarında (Sky Island) bulan Link, Prenses Zelda’yı bulmak için yola koyulur ve onu bulmak için Hyrule’a geri döner.
Oyunun ana hikayesi alışılagelmiş Prenses’i ve Hyrule’u kurtarmak klişesinden geçse bile doğal ilerleyen hikayenin sunum gücünden ötürü klişe hissettirmiyor.
Oynanış gelişmiş mi?
Oynanış için önceki oyunun iyi unsurlarını alınmış ve üstüne yeni mekanikler eklenerek harika bir iş çıkartılmış. Önceki oyunun aksiyon unsurları hemen hemen aynı; yani akıcı ve çeşitli. Türlü türlü silahlar, silahlara ekleyebileceğimiz oradan buradan topladığımız eklentiler, ok ve yay kullanımı, dikkat etmemiz gereken dayanıklılık oranı mevcut. Bunun yanı sıra bölgeye göre değişen sıcaklık, gün döngüsü oynanışa etki edebiliyor; soğukta canımızı korumak için ya soğuğa dayanıklı zırh takmamız ya da bizi sıcak tutacak yiyecekler pişirip yememiz gerekiyor.
Oynanış için en çok eleştirdiğim konu silahların çok hızlı kırılmasından ötürü yanımda hep birkaç silahla gezmek zorunda olmak. Neredeyse her görevin sonunda ya yeni bir silah edinmek zorunda kalıyorum ya da daha kötüsü savaş anında silahım kırıldığı için silahı değiştirerek vakit kaybediyorum. Belirtmeliyim ki bu sadece silahlarla ilgili, zırhlarda böyle bir sorun yok. Farklı farklı zırhların hem kendine has özellikleri oluyor hem de Link’in görünüşünü değiştirmemizi sağlıyorlar.
Çoğu oyunda eksik olan vuruş hissiyatının bu oyunda gayet iyi olduğunu söyleyebilirim. Canavarlara vurunca havaya vurmuş gibi hissettirmiyor ve tabii ki oyun düşmanlara pata küte vurmanızı istemiyor. Düşmana odaklanıp vurmak için doğru zamanı beklemek, doğru zamanda kalkanla kendimizi savunmak, tam vaktinde de karşı atak yapmak gerekiyor.
Tabii Zelda oyunlarının olmazsa olmazı gizli zindanlar ve keşfedilecek hazineler var. Ancak bu oyunu önceki oyundan farklı kılan sağ kol üzerinden ilerleyen oynanış mekaniği, her şeyi değiştiriyor.
Sağ koluma güvenirim!
Oynanış mekanikleri açısından en farklı olan unsur, yukarıda bahsedilen sağ kol sayesinde kazandığımız ve oyunun ana odağı olan güçler. Gökyüzü adalarından Hyrule’a geçmek için üç tane tapınağı geçmek gerekiyor ve bu üç tapınak, sağ kola ayrı ayrı özellikler veriyor.
Örneğin ilk özellik olan Ultrahand sayesinde bir şeyleri bir şeylerle birleştirebiliyoruz. Su birikintisinden geçmek için birkaç odunu birleştirip bir de ona yelkeni birleştiriyoruz mesela. Ya da odunları uç uca ekleyip kendimize köprü yapıyoruz. Ondan sonra gelen özellik Fuse sayesinde ise elimizdeki silahları başka şeylerle birleştirebiliyoruz. Örneğin, elimdeki tek elli kılıcı kocaman bir taşla birleştirdiğimde onu iki elli ağır bir silaha dönüştürebiliyorum. Üçüncü Ascend özelliği sayesinde yukarı doğru bir yüzeye uçup oradan çıkabiliyorum. Ascend özelliği, özellikle derinlere giden mağaralardan ilerlemek için işimizi oldukça kolaylaştırıyor. Dördüncü özellik olan Recall ile, sabit ilerleyen bir mekanizmayı geri çevirebiliyorum.
Bu yukarıda bahsettiğim sağ kol mekaniğinin getirdiği özellikler hem savaş anında hem de bulmacalarda kullanıldığı için çeşitliliği artırıyor ve oynanışı çok eğlenceli kılıyor. Bu mekaniğin benim için tek kötü yanı, çok fazla tuş kombinasyonu olduğu için alışmasının biraz zaman alması. Ancak bir kere alıştınız mı çok eğlenceli geliyor.
Görevler ve açık dünya
Oyunun açık dünyası tam anlamıyla mükemmel. Gökyüzü adalarında gezmek ayrı eğlenceli, Hyrule’da gezmek ayrı eğlenceli. Açık dünya yapılacak tonla görevle ve keşfedilecek tonla zindanla dolu. Oyunun ilk bölümünde çok fazla yan görev olmasa bile Hyrule’a indiğiniz anda birçok karakterle etkileşime girip yan görevlerle ilgilenebiliyorsunuz. Bu görevleri aldığımız insanların dertleri hep ayrı ayrı olduğu için kendileriyle konuşmak da oldukça keyifli. Bu görevler bazen birileri için bir yere gidip canavarlarla savaşmak bazen de aşçıya elma getirmek gibi farklılıklar gösterebiliyor tabii ki.
Açık dünya için yapılabilecek iki küçük eleştiri, ilk baştaki adaların kafa karıştırıcı olmasıyla beraber alışana kadar çok fazla kez yeniden denemek zorunda olmam olabilir. İkinci olarak ise devam oyunu olmasından ötürü Hyrule’un haritasının bazı yerlerde önceki oyunla birebir aynı olması diyebilirim.
Grafikler ve atmosfer
Tears of the Kingdom atmosfer açısından da oldukça başarılı. Renk paleti çok canlı olmakla beraber gün döngüsü sayesinde sabah, öğle ve akşam olunca haritanın renginin değişmesi insanın gözünü doyuruyor. Işıklandırmaya ve gölgelendirmeye uğraştıkları belli çünkü yaşayan ve canlı bir yer olduğunu her unsuruyla hissettirebiliyor.
Açık dünya oynarken çok özgür hissettiriyor. Çünkü çok büyük ve keşfedilmeye tamamen açık. Görselliğinin harikası sayesinde göz doyurmasından öte, bir yerde ufuktan gördüğünüz başka bir yeri gidip ziyaret edebileceğiniz kadar geniş bir haritadan bahsediyoruz. Hem de bir el konsolunda!
Grafikler önceki oyunla hemen hemen aynı, ancak yine de gelişmiş yönleri var. Nintendo Switch oyunları arasında en güzel görselliğe sahip olan oyunlardan biri diyebilirim. Kocaman ve dolu haritadaki kendine has tasarımı hiç sırıtmıyor ancak bazı FPS düşüşleri can sıkıyor. Gelen güncellemelerle birlikte azalmış olsalar bile hala bu sorun mevcut.
Ses tasarımı ve müzikler
Her zaman olduğu gibi bu oyundaki müzikler de enfes. Ses tasarımı diğer oyuna benzer ama kendisine has atmosferik ve sakin müziği mevcut. Orada burada gezinirken arkada sakin bir müziğin size eşlik etmesi çok keyifli. Bunun yanı sıra bazı dublajlı ara sahnelerdeki dublajlar hiç sırıtmıyor. Ses efektleri de oldukça çeşitli. Her karakterin ve düşmanların ara sahne dışındaki konuşmalarda bir tepki sesi oluyor mesela.
Nintendo Switch Lite deneyimi
Ben Tears of the Kingdom’u Nintendo Switch Lite üzerinden deneyimledim. Normal Switch’e göre daha küçük bir ekrana sahip olan ve kontrolcüleri çıkmayan bu modelde de oyunu oynamak çok zevkli. Grafikler açısından bazı yerlerdeki FPS sıkıntısı hariç gözüme kötü gelen bir şey olmadı. Çok fazla tuş kombinasyonuna alışmak maalesef sabit kontrolcülerle daha zor oluyor, ancak bu da başka bir kontrolcüyle halledilebilir diye düşünüyorum.
2023 yılında çıkmış olan ve bu denli büyük olan bir oyunun, Switch’in en kompakt versiyonunda bile neredeyse firesiz çalışması şahane. Nintendo bunun için ekstra uğraşmış olmalı. Özellikle Nintendo Switch OLED’de bunun bin katı daha iyi gözüktüğünü unutmayalım.
Değerlendirme
The Legend of Zelda: Tears of the Kingdom bu seneye damga vuran bir oyun. Adından uzun zamanlar boyunca söz ettireceğine ve yeni oyunlara ilham olacağına eminim. Gelgelelim oyunun fiyatına, maalesef resmi distribütörlerde 2.099 TL’ye denk geliyor bu oyun. Gerekirse dünyanın en iyi oyunu da olsa asla bu fiyata değmez tabii ki, ancak oyunun rahat en az 50 saatlik bir oynanışı olduğunu, hatta her yeri keşfederek gidersek bu oynanışın 100 saate bile çıkabileceğini unutmamak gerekiyor.
The Legend of Zelda: Tears of the Kingdom, bu senenin ödül avcısı olacak. Harika atmosfer, etkileyici ve dopdolu harita, çeşitli mekaniklerin getirdiği özgün oynanış, göz ve kulak zevkimize hitap eden görsellik ve müzik/ses tasarımı, merak ettiren hikaye bunun sebeplerinden. FPS sorunları, alışılması zor tuş kombinasyonları, bazı karmaşık bulmacalar da eksik yönlerinden.
Comments