Once Alive, Cem Boray’ın hayallerini gerçeğe dönüştürdüğü yeni bir bağımsız oyun olarak karşımıza çıkıyor. Boray, oyun geliştirme konusunda hiçbir deneyimi olmamasına rağmen, yalnızca bir senaryo ve hayal gücüyle bu projeye başlamış. Türk oyun sektörüne taze bir soluk getiren bu cesur girişim, yalnızca hikayesinin heyecanıyla değil, arkasındaki iradeyle de alkışı hak ediyor.
- Once Alive, PC platformunda incelendi.
Cem Boray Yıldırım tarafından geliştirilen ve GameDev.ist tarafından da 18 Kasım 2024’te PC platformuna gelen birinci şahıs bakış açısına sahip kıyamet sonrası bir macera ve keşif oyunu Once Alive, hayatta kalan insanların topluluğunu arayan iki kardeşin hikayesini ele alıyor. Güçlü hikaye anlatımıyla sıradan bir yürüyüş simülasyonunun çok ötesine geçtiğini belirterek, incelememize gelin hep birlikte başlayalım.
Yıkımdan umuda: İnsanlığın peşinde
2023 yılında, hayvanları saldırganlaştıran gizemli bir hastalık insanlığı altüst etmiş durumda. Ancak endişelenmeyin, sıradan bir zombi hikayesiyle karşı karşıya değiliz. İnsanlık neredeyse tamamen yok olmuşken, James ve kardeşi Daniel tam 16 yıl boyunca hayatta kalmayı bir şekilde başarmış. Ta ki 2039’da duydukları o haber her şeyi değiştirene kadar: Hayatta kalanların kurduğu, umut dolu bir kasaba… HaustVille.
Hikaye, tam bu noktada iki kardeşin tamamen farklı yaklaşımlarının bir çatışmaya dönüşmesiyle şekilleniyor ve asıl olaylar tam da burada bizim için başlamakta. Küçük kardeşimiz Daniel, “Babamız kesin orada ve hâlâ yaşıyor, hemen gitmeliyiz!” diyerek heyecanla harekete geçme isteğiyle dolup taşarken, ana karakterimiz James bu kadar rastlantısal bir ihtimale inanmayı pek mantıklı bulmuyor. Açıkçası bu noktada ben de James’ten yanayım. Düşünsenize, yıllardır görmediğimiz babamız bir kasabada bizi bekliyor öyle mi? Üstelik kıyamet sonrası bir dünyada.
Kardeşler arasındaki bu fikir ayrılığı, Daniel’ın inatçılığıyla tek başına yola çıkmaya karar vermesiyle sonuçlanıyor. Ana karakterimiz ise kısa bir süre sonra pişman olup kardeşinin peşine düşmek için yola koyuluyor. İşte bu ayrılık, yalnızca James için değil, bizim için de hikayenin asıl başladığı an. Sonuçta, kıyamet sonrası dünyada kim küçük kardeşini yalnız bırakmak ister ki?
Terk edilmiş kasaba: HaustVille
HaustVille’e vardığımızda bizi terk edilmiş bir kasaba karşılıyor. Mangallardaki sıcak kömürler ve etrafta bulduğumuz notlardan, bu kasabanın yalnızca birkaç saat ya da gün önce insanlarla dolu bir yaşam alanı olduğunu anlıyoruz. Ancak şimdi, geriye yalnızca sessizlik kalmış durumda. Bu sessizliğin ardında ise cevaplanmayı bekleyen pek çok soru yatıyor: Burada yaşayanlar nereye kaybolmuştu? Kardeşimiz Daniel’e ne olmuştu? Peki ya babamız, gerçekten burada mıydı?
Ana karakterimizle birlikte bu terk edilmiş kasabayı keşfetmeye başlıyoruz. Bu keşif esnasında, kasabada yaşamış olan insanların hikayelerini başarılı bir film sahnesi gibi yansıttıklarını söylemeliyim. Etraftaki eşyalarla etkileşime geçip geçmişin izlerini takip ettikçe hikayemiz adım adım şekillenirken, cevaplanmayı bekleyen yeni sorularla karşılaşıyoruz.
Teknik ve görsel unsurlar
Unreal Engine ile geliştirilen Once Alive, bize ortalama seviyede grafikler ve ışıklandırma sunmakta. Oyunun bir solo geliştirici projesi olduğunun farkındayım, ancak bazı detaylara değinmeden geçemeyeceğim. Yavaş yüklenen dokular, havada asılı duran yapraklar ve zaman zaman abartılı yüz animasyonları, atmosferin etkileyiciliğini biraz zedeliyor.
Dram dolu bir abi-kardeş sahnesinde, yüz ve ağız hareketlerinin uyumsuzluğu nedeniyle kendimi istemeden gülümserken buldum; o anda sahnenin duygusunu maalesef yakalayamadığımı söylemeliyim. Oyun 2039 yılında geçiyor ve kıyamet sonrası bir dünyada olduğumuzu unutmamak gerekmekte. Ancak, kasaba çevresindeki birçok eşya 90’ların teknolojisini anımsatıyor, bu da yer yer kafamın karışmasına sebep oldu. Elbette, bir solo geliştirici için beklentileri makul tutmak önemli, ancak bu tür detayların oyunun potansiyelini tam olarak yansıtmasına engel olduğunu düşünüyorum.
Seslendirme: Profesyonel bir dokunuş
Oyunun en etkileyici yönlerinden biri, profesyonel Türkçe seslendirme kadrosu. Bora Sivri (Crysis serisinin Prophet’i) ve Faruk Akgören (Ben 10’un Büyükbaba Max’i) gibi tanınmış isimler, oyunun atmosferine büyük katkı sağlamış.
Giriş sekansından son sahneye kadar devam eden kaliteli seslendirmeler, hikayeye sinematik bir hava katarak oyundan ziyade sürükleyici bir film izliyormuşum gibi hissetmemi sağladı. Once Alive’ın etkileyici hikayesinin, böylesine yetenekli ve başarılı bir seslendirme kadrosuyla birleşmiş olması, doğrusu beni fazlasıyla memnun etti ve oyun deneyimimi bir üst seviyeye taşıdı.
Oynanış ve genel deneyim
Once Alive, yürüyüş simülasyonu olarak sınıflandırılabilecek bir oynanış sunmakta bizlere. Hikayede ilerleyebilmemiz için çevredeki ipuçlarını toplamamız ve bulmacaları çözmemiz gerekiyor. Ancak, bulmacaların sayıca az ve oldukça kolay olması açıkçası beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Aksiyonun eksik olduğu anlarda, daha zorlayıcı ve düşündürücü bulmacalar hem oyuna derinlik katabilir hem de hikayeye daha sıkı bağlanmamı sağlayabilirdi. Bu açıdan, biraz daha yaratıcı ve zorlayıcı bir tasarım görmeyi beklerdim.
Değerlendirme
Oyunun her şeyden önce büyük bir tutkunun ürünü olduğunu anlamak zor değil. Cem Boray Yıldırım’ın ilk oyunu olarak büyük bir cesaretle ortaya koyduğu bu yapım, teknik eksikliklerine rağmen hikâye anlatımı ve seslendirmeleriyle etkileyici bir deneyim sunmakta. Türk oyunlarına ilgi duyan ve keşif odaklı hikâye anlatımlarını seven oyuncular için kaçırılmaması gereken bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Bununla birlikte, yüz animasyonları ve bulmacalar gibi alanlarda oyunun biraz daha cilalanmaya ihtiyaç duyduğunu da belirtmek gerek.
Eğer bağımsız oyun geliştiricilerine destek vermek istiyorsanız, Once Alive’a bir şans tanımanızı öneririm. Kim bilir, belki de bu başlangıç, Türk oyun sektörünün geleceğine yön verecek bir dönemin habercisidir.
Oyun incelemeleri için temel kriterlerimizi merak ediyorsanız,
İnceleme ve etik politikamıza göz atabilirsiniz.