Assassin’s Creed serisinin on dördüncü oyunu Assassin’s Creed Shadows ile 16. yüzyıl Feodal Japonya’sına gidiyoruz. Oyuncuların büyük bir merakla beklediği serinin bir noktada mucizesi olması beklenen oyun; etkileyici atmosferi, grafikleri, oynanış mekanikleri ile geldi. Sonda söyleyeceğimi başta söylüyorum: Bu oyun olmuş arkadaşlar! Beklentileriniz elbette kişiseldir detaylara gireceğiz ancak hem dünyası hem hikayesi hem de özellikle çarpışma mekanikleriyle oyun, eşsiz bir deneyim sunuyor.
- Assassin’s Creed Shadows ile Naoe ve Yasuke’nin hikayesine ortak olun!
- Assassin’s Creed Shadows, PC platformunda incelendi.

Ubisoft Quebec tarafından geliştirilen ve Ubisoft tarafından da 20 Mart 2025’te PC ve yeni nesil konsollara gelecek Assassin’s Creed Shadows‘u iki haftalık bir deneyim sonucu inceliyorum. Ana hikayenin büyük bir kısmını tamamladığım bu sürede bir çok mekaniği deneyimlediğim ve oyun dünyasını da gezdiğimi söyleyebilirim. Ubisoft sanatını yine konuşturmuş en çok eleştirildiği noktalar üzerine çalışmış ve ortaya güzel bir iş çıkmış.

Uzak Doğu’ya özellikle de Japonya’ya bir ilginiz varsa oyun sadece hikaye üzerinden bir oynanış sunmuyor. Feodal Japonya kültürünü ve sosyolojisini devasa boyutlardaki haritası ile bire bir tanıklık etmenizi sağlıyor.
Oyuncular olarak Assassin’s Creed serisine karşı çok hassasız. Artık bir mucize beklediğinizin de farkındayım. O mucize bu oyun mu? Belki tam anlamıyla bir mucize olmasa da seriye büyük bir sıçrama yapacak bir yapımla karşı karşıyayız. Gelin şimdi oyunun hikayesine, temel mekaniklerine ve nelerle karşılaştığıma bakalım.

Barış ve özgürlük için mücadele et!
Azuchi Momoyama dönemindeki Feodal Japonya’da geçen oyunun ana hikayesi 60 saat kadar sürüyor. Burada spoiler vermeyeceğim. Ubisoft tarafından da özellikle spoiler noktaları belirtilmiş durumda. Malumun ilanını tekrar edelim.
1579 Japonya’sında geçen oyun meşhur feodal hükümdar Oda Nobunaga’nın zulmünün arşa çıktığı bir dönemde bizi karşılıyor. Nobunaga, parçalanmış ülkeyi birleştirmek için acımasızca davranmaktan çekinmiyor. Elbette bu dönemde oyunda da karşılaşacağınız farklı gruplar yer alıyor. Ülke yabancıların da ‘ticaret’ yoluyla bulandırdığı bir ortama sahip… Iga eyaletinin acımasızca işgal edilmesinin ardından karakterimiz Naoe’nin de yolcuğu başlar. Elbette efsanevi güçlü Afrika samurayı Yasuke ile karşılaşmaları barış ve özgürlük için amansız bir mücadelenin başlangıcı oluyor.
Çok fazla detay vermekten kaçınıyorum. Ancak hikayenin oyuna güzel bir şekilde yedirildiğini söylemeliyim. Avrupalı sömürgecilerin faaliyetlerinden şehirlerin temalarına, çay seremonisinden türlü müzik enstrümanlarına, şodo veya kaligrafiden resim çizme mekaniklerine, NPC çeşitliliğinden boss’lara kadar zengin detaylar yer alıyor.

Hikaye anlatımı her ne kadar iyi olsa da diyaloglar çok kısa kalmış durumda. Seçim şansı sunsa da hikaye anlamında tek düze akıştan kurtulamamak herhalde Ubisoft’un kötü kaderi… Ana hikaye bazı noktalarda bu kadar uzatmaya gerek var mıydı dedirtirken bazı noktalarda Japon kültürüne dokunmamızı sağlamak için bilerek çekilmiş.
Devasa açık dünya!
Geliştirici ekip seriden beklenen mucizeyi gerçekleştirmek için oyun üzerine sıkı bir çalışma gerçekleştirdi. Bunu art arda ertelenen lansman tarihinde görebiliriz. Ekip, “Bu, hafife aldığımız bir karar değildi. Oyuncularımıza duyduğumuz saygı ve en iyi deneyimi sunma taahhüdümüz doğrultusunda alınmış bir karardı. Ancak bugün, bu ekstra zamanın kesinlikle değerli olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Oyun her zamankinden daha iyi çalışıyor, daha eğlenceli, daha dengeli ve daha stabil hale geldi.” açıklamasında bulundu. Öyle mi gerçekten?

Bu sorunun cevabı Assassin’s Creed oyunlarından beklenenin karşılanamaması açısından önemli. Oyun mekaniklerindeki derinlik bu durumu ortaya koyuyor. Oyundaki mekaniklerin açığa çıkması yeni özelliklere kavuşmak için elbette ana hikaye üzerinden devam etmemiz gerekiyor. Ancak yan hikayeler de ana hikayeyi rahatlıkla aşmanız için gerekli olan ekipmanları sağlamanıza yardımcı oluyor. Bu bize yabancı kültürü tanımamıza açık dünyada yer alan aktivitelere dokunmamıza ve yeni mekanikleri deneyimlememizi sağlıyor.
Devasa açık dünyada özel parkur alanlarının da fazla olduğunu söyleyebilirim. Devasa haritada devasa şehirler kasabalar, liman bölgeleri yer alıyor. Bir tablo edasıyla karşımıza çıkan dünyada tek eksiğin bizi yalnız hissettirmesi. Koskaca şehirde ticaret için iki noktanın bulunması diğer tüm detayların koca bir boşluk olması Ubisoft’un yine en çok eleştirilen noktalarından biri olacak.

Düşman kamplarının birbirini tekrarlayan varlığı, ana yerleşkemizden her ayrılışımızda aynı yerde ortaya çıkan çapulcuların varlığı da bir noktadan sonra can sıkıyor. Köy yönetimi ise Valhalla’dan tanıdık gelebilir. Bu noktayı geliştirmek için yan görevlere girişmek ve barbar noktalarını temizlemek gerekiyor. Aslında temizlemeden de malzemeleri ele geçirebilirsiniz.
Dokuz farklı bölgeden oluşan harita farklı seviyelerde işaretlenmiş durumda. Her bölge içerisinde şehirler, kaleler, tarım alanlarının yanında haydut kampları, tapınaklar bulunuyor. Ormanlar, vadiler ve nehirlerle birlikte uçsuz bucaksız yollar mevcut. Yollarda yine küçük tapınaklarda bizi karşılıyor.

Bölgeler arasında geçiş serbest. Ancak mevcut seviyenizin üstündeki bir bölgeye geçmeniz oldukça tehlikeli. Buralarda bulunan düşmanlarda seviyelerle doğru orantılı şekilde güçlü. Oyun zorluğunu bir kenara bırakarak oyundaki çatışma yapısının tatmin ettiğini her düşmanın farklı bir saldırı ile size karşı mücadele ettiğini söyleyebilirim. Ubisoft elbette bizi tam tatmin etmese de klasik deneyimler sunan oynanış beni bazı noktalarda yorsa da eğlenceli olduğunu itiraf etmeliyim.
Naoe ve Yasuke’nin hikayesinden çok fazla bahsetmemiz gerekiyor. Ancak oynanış kısmında tek bir hikaye ile iki karakterin yolculuk yapması fikri bir tarafıyla iyi olsa da beni tam içine çekemedi. Düşmanlara karşı seçim şansımız var. Evet düşmanı etkisiz hale getirmede karakter seçimlerimiz çok önemli ama sonuçta ben bu iki karakterle mücadeleye birlikte girişmedikçe bazı şeyler eksik kalıyor açıkçası… Naoe ile bir düşmanı alt edemeyince inanın belki on kez denedim. Yasuke ile tek seferde işini bitirmiştim. Naoe ile açık dünyada hareket edip keşifler yaparken bunu Yasuke ile yapmak çok zor. Karakterlerin yapıları oyuna çok iyi yedirilmiş. Beni tatmin etmeyen noktalar olsa da iki karakteri yönetmekte eğlenceliydi.

Silahların kullanımı da yine karakterlerimizin seviyesine bağlı olarak çeşitleniyor. Merkez bölgemizde demirci inşa ederek rahat bir şekilde silahlarımızı mevcut seviyemize yükseltebiliyoruz.
Yasuke bir samuray olarak şehirde büyük saygı görüyor. İnsanlar ondan çekiniyor. Kılıcını çektiğinde kaçıştıklarını görebiliyoruz. Yine askerler arasında da rahatça hareket edebiliyor. Gizliliğe odaklanmış bir shinobi olan Naoe ise gürültü ve ışık gibi detaylar gizliliği ile ön planda. Benim oynanışım çoğu zaman Naoe ile geçti. Yerleşkelerdeki sürünme ve gizlenme alanları, ışık ve gölge oyunları heyecanı artırıyor. Oyuna sonradan dahil olan Yasuke benim oynanışım da oldukça hantal kaldı. Ama çoğu sefer hayat kurtardı.

Dokuz sembolik kesme anlamına gelen Kuji-kiri ile oyun içinde oyun bizi karşılıyor. Bu Budist arınma yolculuğu ile hikaye anlatımında da farklı bir boyut açılıyor.

Seri büyük bir şeyin parçası olarak tek başına mücadeleden çok daha kapsamlı saha ajanları, yerleşim merkezi, şehirlerdeki dükkanları ile de oldukça önemli yenilikler katıyor. Operasyon alanınız oldukça geniş ancak idare etme imkanınız da bir o kadar büyük bir durumda.
Grafik, performans ve ses tasarımı
Bu kadar büyük bir dünya için artık RTX 2060 ekran kartları dahi tutunamıyor. Ancak 4070 serisi için güzel bir oyun deneyimi sizleri bekliyor. Oyunu bu iki farklı ekran kartında deneyimleme imkanımız oldu. Anvil oyun motorunun kullanıldığı oyunda stabil bir performansın bizleri karşıladığını söyleyebilirim. Bol bol manzaraya dalacağınız oyunda fotoğraf modu ile (F3) güzel kareler yakalayabilirsiniz.

Tapınaklardaki ve şehirlerdeki Japon ezgilerinin yanında oyunun ses tasarımının da oldukça başarılı olduğunu söyleyebilirim.
Performans noktasında ilk gün yamasının da geleceğini vurgulayarak oyunda büyük bir sorunla karşılaşmadığımı ifade etmeliyim. Elbette oyuna girmeden ekran kartı güncellemenizi ve önerilen sistem gereksinimlerine de dikkat etmeniz gerekiyor.
Değerlendirme
Assassin’s Creed serisi her oyunda benzersiz bir hikaye sunuyor. Bu kez ise iki karakter üzerinden çıtayı bir üst noktaya taşıyor. 40 saati bulan oynanış süremde oldukça eğlendiğimi söylemeliyim. Bu noktada hikayenin bitmesi ile benim Assassin’s Creed Shadows maceramda sona ermeyecek. Yan görevler, yeni gelecek DLC’ler ile hikaye devam edecek. Elbette bunlarında ötesinde Animus Hub ile Assassin’s Creed deneyimimiz çok daha ileriye taşınacak. Bu sistem oyun içinde özel görevler sunarak özel kozmetik ve silah sistemlerine sahip olmanızı sağlayacak. Son olarak bu sistemin zaman odaklı canlı bir görev ilerlemesi içereceğini söyleyebiliriz.
Elbette bu kişisel bir yolculuktu. Assassin’s Creed Shadows ile Japon kültürüne hayranlığım arttı, Naoe’nin esnek yapısı ile bölgeleri keşfetmek oldukça eğlenceliydi. Genel değerlendirmem eksikleri ve artık klasikleşen Ubisoft sorunlarına rağmen unutulmaz bir deneyim yaşamamdı.

Oyun incelemeleri için temel kriterlerimizi merak ediyorsanız,
İnceleme ve etik politikamıza göz atabilirsiniz.