Arkadaşlar bu ülkede yaşayan ve serinin başından sonuna tüm oyunlarını oynayıp, hepsinde Platinum kupa almakla en çok övünen ve en büyük Assassin’s Creed fanlarından birisi olarak, dualarım kabul oldu. Senelerce “Yahu suikast var, gizlilik var. E mottomuz da ‘Biz gölgelerde hareket ederiz.’ ise; bildiğin Ninja’lık müessesi işte kardeşim,” düşüncelerim, Ubisoft tarafından da düşünülmüş olacak ki (ya da oyunun geçeceği başka memleket kalmadı 🙂 ) Ubisoft sonunda “Haydi şu olaylar bir de Japonya’ya uzansın”!” demişler.
- Assassin’in Hasosu Ninja değil midir?
- Discord’da ilgini çekecek bir sohbet başladı! (Bize katıl!)
- YouTube’da yorumlarınızı bekliyoruz. Videolarımıza göz at!
Japonya’da tarih derslerinde büyük bir ünite: Sengoku Jidai
Yeni Assassin’lerimiz Japonya’da olacaklar dedik ancak; bu serinin başka bir önemli unsuru ise o bölgenin hangi tarihi döneminde olayların geçeceğidir. Japonya’da tanrılık ile ilişkilendirilen imparatorluk ailesi bugün dahi halen varolmakta ancak; İmparator’un yönetimde bir söz sahibi olduğunu söylemek zor. Aynı bugün olduğu gibi, oyunun konu aldığı geçmişte de Japonya üzerinde İmparator ve ailesinin pek bir söz söyleme hakkı yok. Asıl yönetim gücünü elinde bulunduranlar, Daimyo adını taşıyan, köklü ailelere/klanlara mensup, kendi ordularına ve topraklarına sahip olan savaş lordları/derebeyleri. Sengoku Jidai isimli tarih aralığında ise (14.-15.yy) bu savaş lordları memleketi kim yönetecek diyerek birbirlerine giriyorlar ve efsanevi samurayların görev alacakları bir iç savaş dönemi başlıyor. İşte tam bu dönemim sonlarına doğru ise biz olaylara dahil oluyoruz.
Dünyanın en ataerkil toplumunda zenci Samuray, kadın Shinobi
Kısaca SJW olarak adlandırılan (Social Justice Warrior) güruhunun Woke Culture adı altında dayatmaları medya ve oyun sektörünün birçok noktasında olduğu bu oyuna da bulaşmış durumda. Ne ırkçılıkla işim olur ne de kadın düşmanlığıyla. İkisi de aynı derecede saçma düşünceler ancak; tarihi yapımlarda tarihe sadık kalmak yerine bu tarz kafaya göre hareketler artık çok mide bulandırmaya başladı.
Oyun çıktığı zaman yine detaylıca yazacağım incelemede ama; Japonya’da bulunduğum sırada gözlerimle şahit olduğum ataerkilliğin sözlük anlamı olan bir ülkede, kadın Ninja (Ninja’ya aslında Japonlar “shinobi” diyor.) ve 600 yıllık orta dönem Japon tarihinde sadece 1 (yazıyla bir) adet bulunan geçmişi ve gerçekliği şaibeli siyahi bir samurayın oyuna konu olması bence son derece abes.
Hele tarihi gerçekleri baz almakta iddialı olan Assassin’s Creed serilerinde bu abeslik iyice göze batıyor. Ancak her ne kadar abes olsa dahi sonuçta bu bir Assassin’s Creed oyunu, elbette belki de bugün benim ya da bizim bilmediğimiz tarihi gerçekleri oyun vasıtası ile öğrenerek fikirlerimizi değiştirmemiz mümkün. Şüpheli; ama mümkün.
İki farklı oynanış, iki farklı karakter
Oynanış videosu ve fragmanı incelediğimizde oyunda canlandıracağımız iki farklı karakter olduğunu görüyoruz. Birisi ailesinin intikamını alacak olan Ninja hanım kızımız Naoe ve Siyahi Samurayımız Yasuke. Fragmandan bağımsız oynanış videosunu incelediğimizde Yasuke’nin boyu posu kullandığı silahları ile daha oturaklı, vurduğunu yıkan bir karakter olduğunu görürken; Naoe’nin ise serinin gizlilik temasına hitap eder şekilde saklanarak, suikast silahları ile işini sessizce bitirdiğini görüyoruz.
AC Mirage’da mecbur kaldığımız zorunlu tek silah garabetinin bu oyunda olmadığını ve her iki karakterin de kendi tarzında birden fazla silahla savaştığını görmek mutluluk verici. Diğer detaylarla ilgili Ubisoft yine yapacağını yapmış diyebiliriz. Karakter kaplamaları, kıyafetler, NPC’ler, lokasyonlar ve detay grafikleri yine muhteşem görünüyor. Benim her defasında övmeyi adet haline getirdiğim sanat eseri olan oyun müzikleri ise cabası. Bu arada oyunda kan gövdeyi götürecek demeyi unutmamalıyız ki bence kılıcın bu kadar kullanıldığı bir dönemde bu yumuşakça geçiştirilmemeli. Kanın gövdeyi götürme durumu ile alakalı olan başka bir güzellik ise kanın gövdeyi götürdüğü sahnelerde görselleri siyah beyaza döndürerek siyah beyaz samuray filmlerinin yönetmeni Kurosawa’ya da oyunun yapımcılarının selam çakmayı unutmaması.
Son söz
Bazı markalar oturttuğu standartlar ve yükselttikleri çıtalar ile her daim eleştiri altında kalır. Ubisoft ve Assassin’s Creed serisi de işte tam olarak böyle bir marka. Assassin’s Creed Mirage fiyaskosundan sonra serinin tarihi oyunlarda renkli bir atmosfere sahip olan Japonya’ya gitmesi, birbirinden tamamen farklı iki karakteri oynayacak olmamız ve oyunun adının Assassin’s Creed olması başlı başına heyecanlanmamıza yeter.
Sabırsızlıkla kasım ayını beklerken diyecektim ancak oyun 14 Şubat 2025’e ertelendi. Oyunun beklediğimize değmesini ümit ediyor ve serinin yeniden doğuşunu müjdeleyen Odyssey gibi yenilikçi bir Assassin’s Creed oyunu olmasını diliyorum.
Erteleme haberi kötü oldu. Ama daha iyi olması için üç ay daha bekleyebiliriz.