A44 Games tarafından geliştirilen ve Kepler Interactive tarafından yayımlanan Flintlock: The Siege of Dawn, açık dünya aksiyon-macera, souls-lite türünde bir oyundur. 18 Temmuz 2024 tarihinde çıkan bu oyunun incelemesiyle karşınızdayım.
- Flintlock: The Siege of Dawn, PC platformunda incelendi.
- Discord’da ilgini çekecek bir sohbet başladı! (Bize katıl!)
- YouTube’da yorumlarınızı bekliyoruz. Videolarımıza göz at!
Wellington merkezli Yeni Zelandalı bağımsız video oyun geliştiricisi A44 Games tarafından geliştirilen ve Kepler Interactive tarafından 18 Temmuz’da yayımlanan açık dünya aksiyon-macera ve souls-lite oyunu Flintlock: The Siege of Dawn, PlayStation 5, Xbox Series X/S ve PC platformlarına geldi.
Flintlock: The Siege of Dawn hikayesi
Direniş ordusundan Nor Vanek’i yönettiğimiz ve yanımızda bize eşlik eden tilki dostumuz Enki ile, Büyük Derinlik Geçidi açıldığında serbest kalan tanrılar ve ölü ordularının dünyayı istila etmesine dur demek, Geçit’i kapatmak ve dünyayı kurtarıp tanrılardan intikam almak için bir maceraya çıkıyoruz.
Mekanikler
lk olarak, oyunun neden souls-like değil de souls-lite olduğunu açıklayayım. Souls-lite’ın ne olduğunu bilmeyenler için, souls-like’dan pek farkı yoktur; aynı unsurları içerir ancak daha basit bölüm tasarımlarına sahip olması, daha az zorlayıcı olması, dünya yapısının souls-like kadar karmaşık olmaması ve daha hızlı bir tempoya sahip olması nedeniyle souls-lite olarak adlandırılır. Flintlock: The Siege of Dawn’da daha basit ve hızlı bir tempoya sahiptir ancak cezalandırmasını da biliyor.
Savaş mekanikleri
Oyunda baltanızı, silahlarınızı, bombaları ve büyüyü kullanabiliyorsunuz. Öncelikle, oyunun vuruş hissinin zayıf olduğunu söylemek istiyorum. Ne yazık ki, düşmanlara yaptığınız normal saldırılar tatmin edici değil ve hatta düşmanların size yaptığı saldırıları bazen anlamıyorsunuz. Vurulduğunuzu, can barınız azaldığında fark ediyorsunuz ve bu durum en üzücü kısım oldu. Ancak, oyunda bulunan parry sistemi, yani saldırıyı tam zamanında savuşturma mekaniği güzel olmuş. En azından sizi aksiyonun içinde tutabiliyor. Savuşturulamayan hasarları ise tabancanız ile Bloodborne oyunundaki gibi kırmızı işaret çıktığında ateş ederek savuşturabiliyorsunuz.
Yetenek ağacı
Yetenek ağacı üç ana daldan oluşuyor: uzak menzilli silahlar, büyüler ve yakın dövüş yetenekleri. Bence, oyunda yeterince yetenek öğrenilebiliyor ve bu da oyuna çeşitlilik kazandırıyor. Evet, artık her oyundan aşina olduğumuz yetenekler çoğunlukta, ama yine de oyunu çeşitlendirebiliyorlar ve birçoğu boş özellikler değil. Hatta bazılarını gerçekten açmanız gerekiyor, çünkü ihtiyaç duyabiliyorsunuz.
Açık dünya
Oyunun açık dünyası hoş ve güzel. Sadece boş araziler yok, dünya doldurulmaya çalışılmış. Ancak, oyun bana keşif duygusunu kazandıramadığı için hiç açık dünyada gezip maden gibi yerlere girerek yeni eşyalar bulmaya çalışmadım. Bu bakımdan oyun çok zayıf çünkü oyun boyunca hiç “daha da güçlenmeliyim” diye hissedip yeni bir eşya bulmaya çıkmadım. Aldığım ilk eşya ile oyunun başından sonuna kadar oynadım. Bu yüzden ana hikayeyi takip ettiğim için çizgisel bir oyunmuş gibi oldu. Bence, açık dünyada gezinip sıkılmaktansa, çizgisel bir biçimde iyi kabul edilebilecek bölüm tasarımına sahip mekanları bölüm bölüm gezmeyi tercih ederim.
Kayıt noktaları
Kayıt noktalarından da bahsetmek istiyorum. Dark Souls oyunlarından bildiğimiz bonfire gibi görev gören lodestonelar bu oyunda da var. Yeteneklerimizi açmak, canımızı ve can iksirlerimizi, bombalarımızı tazelemek için bu noktaları kullanıyoruz ve öldüğümüzde bu yerlerden tekrar doğuyoruz. Ancak, normal bölgelerde, yani boss savaşları dışında, lodestonelar birbirlerinden uzak mesafelerde. Bu yüzden bir mesafe kat edip öldüğünüzde tekrar oldukça uzun bir mesafe koşmanız gerekiyor ve bu can sıkıcı olabilir. Neyse ki, boss savaşlarından önce lodestonelar doğrudan bossların yanında bulunuyor ve öldüğünüzde tekrar koşmak zorunda kalmıyorsunuz.
Düşman çeşitliliği ve bosslar
Düşman çeşitliliği oyunda maalesef az ve kötü. Bu yüzden oyunu neredeyse bırakma noktasına geldim, ama ilk bossa ulaştıktan sonra biraz zevk almaya başladım ve oyuna devam etme kararı aldım. Vuruş hissi zayıf ve düşman çeşitliliği kötü olduğu için oyuna bağlanmakta zorlandım. Ancak, bossların tasarımı ve savaş sırasında çalan müzikler güzeldi; bu yüzden öldükçe tekrar oynamak istedim.
Bu arada, oyunda sadece dört ana boss var ve çok zor değiller. Hiç ekstra çaba harcamadan hepsini geçebilirsiniz. Hareketleri bir yerden sonra aynı ve hemen alışabiliyorsunuz, bu yüzden çok fazla farklılık katmıyorlar ama eğlenceliler. Son boss ise aralarındaki en kolay olanıydı, bu garipti. Son bossun daha heybetli bir şey olmasını beklerdim, ancak kolay olması işime gelmedi dersem yalan olur.
Diğer ana bosslar haricindeki bosslardan bahsedecek olursak, biri hariç diğer hepsi boss olarak kestikten sonra normal düşman olarak karşınıza çıkıyor. Hatta bazıları boss olarak karşınıza çıkmadan önce normal düşman olarak bile karşınıza çıkıyor.
Animasyonlar
Zıplama, kaçınma ve gelen saldırıyı savuşturma gibi eylemlerin animasyonları ve çıkan parçacıklar gerçekten güzel olmuş. Ancak, oyunun adında da geçen Flintlock adlı silah ile kafadan vuruş yaptığımızda giren animasyon ve görselliğin ve kanın kalitesizliği, oyun temposunu düşüren kötü bir etken olmuş. Ne zaman vurursanız vurun, Sniper Elite oyunlarından aşina olduğumuz bir animasyon giriyor ve bu çok can sıkıcı. Son olarak, ölüm animasyonu çok kalitesiz olmuş. Zaten düşmanların vurduğunu anlamıyoruz, bir de üstüne çok kötü bir ölüm animasyonuyla karşılaşıyoruz.
Oyun içi arayüz ve kontroller
Flintlock: The Siege of Dawn, kolay, basit, sade ve güzel bir arayüz sağlıyor. Hiçbir şeyi “Bu nerede?” diye kendinizi ararken bulmuyorsunuz. Envantere girerken değiştirmek istediğiniz şeyi kolayca seçip hemen değiştirerek oyuna kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.
Oyunun kontrollerine gelecek olursak, gayet hoş ve düzgün tuş atamaları kullanılmış. Hiç “Bu niye bu tuşa atanmış?” demedim. Basit ve oynarken hızlı alışabileceğiniz kontroller seçilmiş.
Görevler
Oyunun ana görevleri, “oraya git, burayı ele geçir, bu düşmanı yen” ya da “bu tanrıyı yok et” gibi basit ve az çeşitlilik sunan görevlerden oluşuyor. Bu yüzden, oyun oldukça kısa bir sürede bitirilebiliyor; 9-10 saat oynayışınıza göre belki de daha kısa bir sürede tamamlanabiliyor. Ben yan görevleri neredeyse yapmadım; toplamda 3-5 tane yapmışımdır. Bunun sebebi, belirttiğim gibi, keşif duygusunu bulamamak ve ödüllendirilmek için kendimde gerekli gayreti bulamamak. Ayrıca, oyun ana görevler üzerinden bitirilebildiği için ekstra kasmaya gerek kalmadı. Bu durum iyi ki böyle olmuş, çünkü kasmaya zorlansaydım belki de bu oyunu bitiremeyebilirdim.
Grafikler ve atmosfer
Oyunun grafikleri “Ne kadar da güzelmiş” denecek kadar iyi olmasa da, gayet iyi ve göze hoş geliyor. Bazı yerlere yaklaştığınızda puslu olabiliyorlar, ancak bu çok dikkat çekici değil. Ayrıca, oyunda karakter modellemeleri ve mimikleri pek hoş olmamış, açıkçası.
Atmosfer olarak, oyun gerçekten vermek istediği havayı yansıtıyor. Yapılan kuşatma, hendekler yani bölüm tasarımları ve seçilen renk paletleriyle savaşın içinde olduğunuzu hissettiriyor.
Müzikler
Geliştirici ekip, müzikler konusunda gerçekten harika bir iş çıkarmış. Boss savaşlarında her birinde arkada çalan farklı bir müzikle savaşmak gerçekten güzel ve motive edici olmuş. Bu yüzden, beni oyunda tuttu ve bossu kesmeden oyundan çıkmak istemedim.
Değerlendirme
Bağımsız bir video oyunu geliştiricisi tarafından yapılan Flintlock: The Siege of Dawn, birçok eksiği olsa da beklediğim bir oyun olup beni üzse de yine de oyunda kalmamı sağladı. Umarım yapımcılar bu oyundan hatalarını çıkarabilirler.
Oyunun başından sonuna kadar yönettiğimiz karakter Nor’a hiç ısınamadım. Tüm oyun boyunca ona eşlik etmek, vuruş hissinin zayıf olması, düşman çeşitliliğinin az olması, kötü ölüm animasyonları, kötü görev tasarımları ve hiç yan görev yapma isteği uyandırmaması gibi olumsuz özellikler yüzünden oyun beni hayal kırıklığına uğrattı.
İyi yanları yok mu? Tabii ki var. Parry sistemi, zıplama ve atılma animasyonları, boss tasarımları ve müzikleri ile hikayenin ve oynayışın çok uzun olmaması gibi unsurlar güzel olsa da oyunu tam anlamıyla toparlamaya yetmemiş.
Oyun incelemeleri için temel kriterlerimizi merak ediyorsanız,
İnceleme ve etik politikamıza göz atabilirsiniz.
Comments