Medeniyetimizden bin yıl sonra, kabile hayatına dönmüş şekilde makinelerle mücadele eden insanoğlu yeniden yol oluşun eşiğindedir. Geçmişi olabildiğince gizem dolu kahramanımız Aloy gerçekte kimdir? Bütün bu karmaşa içerisinde nasıl bir öneme sahiptir? Horizon Zero Dawn Remastered özellikle bu sorunlar ışığında ilgi çekici bir bilim kurgu hikayesi anlatma gayesinde. Peki bunu ne kadar yapabiliyor? Ve her şeyden önemlisi bu yeniden yapım neler vadediyor?
Horizon Zero Dawn ilk çıkışını 2017 yılında PlayStation platformuna yaparak Sony’nin yeni IP’lerinden biri oldu. Sonrasında markanın en önemli serilerinden birine dönüşen oyun aynı zamanda 2020 yılında PC’ye de çıkış yaparak Sony’nin sadece konsola oyun çıkarma geleneğini bitirmiş oldu. Guerilla Games tarafından geliştirilen oyun özellikle Decima Engine oyun motoruyla insanı görsel anlamda büyülüyordu. Geçtiğimiz State of Play etkinliğinde ise Remastered versiyonunun geleceği açıklandı. 31 Ekim 2024’te çıkış yapan Horizon Zero Dawn Remastered ana oyunu olabildiğince ikinci oyundaki görselliğe taşımayı hedefliyor. Ne de güzel hedefliyor… 10 saati aşan motion capture desteğiyle orijinal oyundan daha canlı ve gerçek hissettirmeyi de başarıyor.
Direniş hikayesi
Horizon Zero Dawn, uzak bir gelecekte, doğanın yeniden hâkim olduğu ve insanların kabileler halinde yaşadığı bir dünyada geçiyor. Ancak bu dünya, ilginç bir şekilde robot yaratıklarla dolu. Hikayenin ana karakteri olan Aloy, bu tehlikeli dünyada büyümüş yetenekli bir savaşçı ve avcı. Aloy, annesi olmadan doğduğundan kendi kabilesi tarafından dışlanmıştır, ama bu gizemli geçmişini ve annesi hakkında bilinmeyenleri öğrenmek ister. Yolculuğu sırasında, bu robotların nasıl ortaya çıktığını ve neden düşman hale geldiklerini keşfeder. Ana hikaye, Aloy’un hem kendi kökenini hem de insanlık tarihinin neden sona erdiğini anlamaya çalışmasını konu alır. Bu süreçte, yalnızca geçmişin sırlarını açığa çıkarmakla kalmaz; aynı zamanda insanları tehdit eden bir felaketi önlemek için güçlü bir direniş mücadelesine girer.
Oynanış mekanikleri
Remastered versiyonun hiçbir değişiklik yapmadığı en önemli nokta oynanış kısmı desek yanılmış olmayız sanırım. Oyunun temel oynanış döngüsü, Aloy’un makinelerle veya bazen insanlarla- savaşarak gerek düşmanlarından gerekse de dünyadaki çeşitli kaynaklardan lootlar yaparak kendini geliştirmesi ve ekipman üretmesi üzerinden ilerliyor. Sadık dostumuz olan ok ve yayımızın yanı sıra sapan, tuzak teli atıcı, mızrak gibi çeşitli silahlar da bize eşlik ediyorlar. Bu noktada maalesef özellikle keskin nişancı yayını açtıktan sonra oyunun silah çeşitliliğinin sadece varlıktan ibaret olduğunu belirtmek zorundayım. Normal ok atmak gereksiz hissettiriyor bu noktadan sonra. Her ne kadar loot yapmak ilk başlarda keyifli hissettirse de oyunun sonlarına doğru her mermi için tekrardan odun toplamanız gerektiğinde sıkılmaya başlıyorsunuz.
Oyunun ilk 5-6 saatte iyi hissettirip sonradan tekdüze olduğu ve finalde yeniden güzelleşen bir diğer şey ise yetenek ağacı sistemi. Aloy her seviye atladığında bir yetenek puanı kazanıyorsunuz. Aynı zamanda bazı görev ve yan içerikler de bu yetenek puanlarından verebiliyor. İlk başta gayet güzel yetenekler varmış gibi gözükse de sonradan , özellikle de orta segment yetenekleri görünce, çoğunun gereksiz olduğunu fark ediyorsunuz. İlk açtığınız yetenekler asıl sizi oyuna bağlayan güzellikte oluyor. Bir de ağacın en sonundaki yetenekler elbette. Yan içeriklerden bahsedecek olursak; haydut kampları, toplanabilirler, makine hacklemenizi sağlayan cauldronlar, haritadaki sisi kaldıran zürafa robotlar, yan görevler ve ufak işler, av bölgeleri ve corrupted zonelar yan içeriklerimizi oluşturuyor. Bu noktada geliştiricinin hakkını vermem lazım. Her ne kadar kendini tekrar ediyor olsalar bile bence her yan içerik oyunun mekaniklerini çok iyi kullanıyor ve oyunu yüzde 100’lemek istiyorsunuz. Aynı zamanda oyunun kendini Action RPG olarak tanıttığını belirtmek isterim. Oyunda arada çıkan diyalog seçimleri hariç hiçbir RPG mekaniği yok ve o diyalog seçimleri de herhangi bir durumu değiştirmiyor bile.
Görevler ve açık dünya
Ana görevler temelinde ikiye ayrılıyor. Biri bilim kurgu hikayesi, diğeri ise kabile hikayesi… İki taraf da ilgi çekici olsa da açık şekilde söyleyebilirim ki bilim kurgu tarafı oyunu taşıyan ana unsur. Bilim kurgu görevlerinde genellikle eski uygarlıktan kalan bir yapıya giriyorsunuz ve o bölgeyi araştırıyorsunuz. Burada öğrendiğiniz bilgilerle hem evrenle ilgili hem de Aloy’la ilgili daha önce bilmediğiniz bir detay öğreniyorsunuz. Bu arayışa zaman zaman makinelerle savaşma kısımları da ekleniyor. Kabile hikayesinde ise daha çok detektiflik yapıp insanlarla ve bazen de onlara eşlik eden makinelerle savaşıyorsunuz. Bilim kurgu hikayesinin yazım kalitesinden sonra bu kısımlar insana gerçekten zayıf geliyor. Oyunun bir diğer görev sistemi ise yan görevler ve bunlar da kendi içinde ikiye ayrılıyor. Side Quest diye geçen görevlere baktığınızda gerçekten oldukça düşünülmüş ve tamamlaması keyifli maceralar sizi bekliyor.
Errand adı verilen yan görevlerde ise genellikle tek bir hedefi tamamlayarak bitirebileceğiniz hızlı XP kaynakları var sadece. Bütün bu görevler temel olarak benzer şekillerde gerçekleşiyor. Bir bölgeye gidip etrafı inceliyorsunuz, bir izi takip edip savaş olacak bölgeye gidiyorsunuz, bütün düşmanları temizleyip görevi aldığınız yere geri dönüyorsunuz. Bu noktada bir süre sonra her şeyin tek düze olduğunu üzülerek belirtmeliyim. Açık dünya ise kesinlikle tehlikelerle dolu. Adımınızı attığınız anda üzerinize küçüklü büyüklü robotların atlaması an meselesi oluyor. İster az önce bahsettiğim yan içeriklere gidin ister haritada rastgele dolaşın, her türlü dakika başı bir makineyle denk geliyorsunuz ve bu açıkçası oyunun dünyasının gerçekten çok tehlikeli olduğu anlatısıyla örtüşüyor. Etrafta koşturan hayvanları avlayıp ekipmanlarınızı geliştirebilir, robotları avlayıp lootlanabilir ya da manzaralar eşliğinde keyiften bayılacak hale gelebilirsiniz.
Grafikler ve atmosfer
Oyuna asla eksi yazamayacağım ana noktaya geldik. Günümüz teknolojilerinde grafik artık çok önemli bir noktada kalmadı diyebiliriz. Aşağı yukarı bütün oyunlar oldukça güzel gözüküyor. Fakat aralarından birini öne çıkarmak istersek kazanan bence belli: Horizon serisi. Oyunda hangi zamanda veya açıda olduğunuzun önemi olmadan, her saniye mükemmel manzaralarla karşı karşıyasınız. Hele ki gün doğumunda bir dağın tepesinden ufka doğru baktığınız anlarda… Anlatılamaz bir güzelliği var gerçekten. Bütün bu görsel güzelliğin yanı sıra özellikle karakter modellerinin inanılmaz yapılmış olması da hem makinelerde hem de karakterlerde atmosferi harika destekliyor. Yeni bir kabilenin daha önce hiç girmediğiniz bir bölgesine girdiğinizde bunu hissediyorsunuz. Sanki yeni bir şehre gitmişsiniz gibi bir his diyebilirim.
Ses tasarımı ve müzikler
Gizlenerek ilerlemeye çalışıyorsunuz. Etrafta saklanabileceğiniz hiçbir çalı yok. Kayaların arkasında gizlenirken aniden arama moduna giren bir makine sesi duyuyorsunuz. Büyük bir savaşın başladığı hissiyle arkanızı dönüp yayınızı çekiyorsunuz ve her ateş ettiğinizde oktan gelen o ses ve makinenin parçalanma efekti sizi hayatta kalmanın verdiği huzurla birlikte mest ediyor. Sonrasında sadece bir oyun oynadığınızı fark edip gerçek hayata dönüyorsunuz. Bu kadar büyüleyici ve gerçekçi bir ses dizaynı var bu serinin. Horizon Zero Dawn Remastered da tam olarak bu noktada parlıyor. Özellikle Remastered versiyonda müziklere ve bazı efektlere yapılan düzenlemeler gerçekten de oyuna seviye atlatmış bence. Elbette bir süre sonra kendini tekrar eden müzik ve her loot yaptığınızda gelen ses efekti sinir bozucu olabiliyor ama eğer ilk tecrübe olarak değerlendireceksek kesinlikle kendine has ve güzel bestelenmiş müzikleriyle ruhu doyuruyor. Ses efektleriyle de birlikte sizi bu dünyanın bir parçası gibi hissettiriyor.
DualSense performansı
Horizon Forbidden West çıktığı zaman DualSense özelliklerini gayet güzel kullanan bir oyundu. Her adım attığınız bölgenin dokusunu hissedebiliyor, yayın her gerilimini siz de yaşıyordunuz. Horizon Zero Dawn Remastered da aynı durum devam ediyor diyebilirim. Her hareketiniz size muazzam geri bildirimlerle gösteriliyor. Kolun hoparlör kısmına yüklenen Focus açmak gibi ses efektleri de bu oyunu DualSense kullanarak oynamanın verdiği keyfi ekstra arttırıyor. Kesinlikle imkanınız varsa PlayStation kontrolcüsünü gözüm kapalı tavsiye ediyorum.
Değerlendirme
Önemli bir detayı inceleme boyunca fark etmiş olabilirsiniz. Saydığım grafikler hariç her olumlu özellik oyunun orijinal versiyonunda da olan özellikler. Hikayede herhangi bir değişim yok. Görev sistemleri birebir aynı. Açık dünya etkinlikleri ve yapısı sabit. Bu koşullar altında Horizon Zero Dawn Remastered yeni bir oyun olarak kendi içinde mi değerlendirilmeli yoksa önceki oyundan ayrıldığı noktalar mı göz önüne alınmalı sadece? Bu, kafamı en çok kurcalayan konu oldu açıkçası. Vardığım sonuç ise oyunun sunduğu her şeyi değerlendirmek ama gerekliliğiyle ilgili endişemi de dile getirmek oldu. Ana oyunu daha önce oynayıp beğendiyseniz ve tekrar oynama hevesiniz yoksa kesinlikle almanız gereken bir oyun değil. Yeni ve ilgi çekici bir şey bulamayacaksınız. Fakat eğer bu serinin bir hayranıysanız, bu oyunları tekrar ve tekrar oynamak için sebep arıyorsanız yani benseniz kesinlikle ve kesinlikle pişman olmayacaksınız.
Oyun incelemeleri için temel kriterlerimizi merak ediyorsanız,
İnceleme ve etik politikamıza göz atabilirsiniz.