Compass of the Destiny: İstanbul, Ronin: Two Souls ve South of the Circle oyun müzikleri ile oyunseverlerin tanıdığı medya bestecisi ve orkestra şefi Yağız Oral, sanat yolculuğunu ve deneyimlerini Oyun Günlüğü’ne anlattı.
Aylin Güvenkaya (AG) – Öncelikle biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Yağız Oral – Merhabalar Oyun Günlüğü ailesi, öncelikle derginizde bana ve çalışmalarıma yer verdiğiniz için teşekkür ederim. İsmim Yağız Oral, ben bir medya bestecisi ve orkestra şefiyim. Medya besteciliğini detaylandırmak gerekirse film, oyun ve reklam projelerine müzikler yazıyor gerektiği durumda ses tasarımlarını yapıyorum. Bununla beraber, Agora Senfoni Orkestrası adında ve 2017 yılından beri aktif olarak konserler veren bir orkestranın kurucu şefiyim.
(AG) – Oyun müzikleri yapmaya nasıl başladınız?
Yağız Oral – Oyun müzikleri yapmaya başlamam medya besteciliğine girmemle beraber oldu diyebilirim en kısa özetle. Ancak tabii ki diğer tüm çalıştığım alanlardan farklı olarak oyunlar benim için çok daha özel bir yerdedir. Öyle ki kendi kişisel zamanımda da çok sık oyun oynadığım için bu sektör bana kendimi daha çok keşfetme alanı tanımıştır her zaman. Hikayeleri, oynanışları, müzikleri derken defalarca kez oynadığım birçok oyun vardır. Oyun müziği bestelemeye başladığım ve bu sektöre bir müzisyen olarak adım attığım ilk proje ise yapımcısı M11 Studio’nun olduğu Ronin: Two Souls oyunu olmuştur.
(AG) – Sizce en iyi oyun müziği hangisi?
Yağız Oral – Bu soruya net bir cevap verebilmek benim için çok zor olurdu doğrusu. Çünkü yukarıda da bahsettiğim gibi sadece müzikleri için defalarca oynadığım oyunlar mevcut. Haliyle bu noktada “en iyi” oyun müziğini seçmek benim için neredeyse imkansız oluyor. Ancak hem dinlerken hem de oynanışın içerisinde duyarak çok etkilendiğim ve bana ilham kaynağı olan birkaç oyunu verebilirim buna cevap olarak; The Elder Scrolls V: Skyrim, Ori and the Will of the Wisps ve Uncharted serisi diyebilirim.
(AG) – Oyun müziği bestelemek nasıl bir süreç? Müzik bestelerken ilham kaynaklarınız nelerdir?
Yağız Oral – Oyun müziği bestelemek aslında diğer tüm medya müziği türlerine benzer özellikler taşıyıp onların sürecinden geçiyor olsa da kendi dinamikleri ve zorlukları olan özel bir çalışma alanı. Tabii ki her medya türünde olduğu gibi görüntüyle beraber çalışmak durumundasınız ve size referans olacak bir şeylerin üzerinden gitmeniz gerekiyor. Müziğin içerisinde hangi enstrümanların kullanılacağı, yapısı ve uzunluğu gibi konulara karar verilip, besteleme ve prodükte etme aşamasına geçiliyor en özet haliyle. Ancak diğer medya türlerinden ayrıldığı en büyük özelliği müziklerin oyunun kendisinin canlı ve interaktif bir parçası olması diyebilirim. Bu noktada oyunu oynayan oyunucuyu düşünerek, onu hikayede nasıl tutacağınızı ama bunu yaparken oyunun atmosferinden ve oynanış temposundan kopmamayı planlamanız gerekiyor. Bu bağlamda müzik, video oyunlarında oyuncu için oynanış veya grafikler kadar etkili diyebilirim.
(AG) – Oyun müziği bestelerken karşılaştığınız en büyük teknik zorluklar nelerdi ve bu zorlukları nasıl aştınız?
Yağız Oral – Oyun müziklerinde karşılaştığım en büyük zorluk oyunun temposu ve kendi içindeki hikaye dengesini farklı koşullarda oyuncuya aktarabilmek olmuştur. Bir video oyunun içerisinde oyuncunun kontrolünde gelişen pek çok farklı seviye ve oynanış dinamiği oluyor. Burada müziğin çok işlevsel çalışabiliyor olması gerekiyor. Oyuncu kendi oyun deneyimi sırasında müziği eksik veya daha kötüsü gereksiz fazla hissedebilir. Burada bu dengeyi çok iyi korumak gerekiyor. Bu ve benzeri zorlukları ise aşmanın en kilit yönteminin bir oyuncu gibi düşünmek olduğuna inanıyorum. Zaten kişisel hayatımda da buna mesai harcadığım için bir oyun projesinde çalıştığımda hem oynanış hem de müzikal olarak oyunu denemeye ve tam sürümü çıktığında bu deneyimin nasıl hissettireceğini öngörmeye gayret ediyorum.
(AG) – Bugüne kadar katkıda bulunduğunuz oyunlar arasında en sevdiğiniz veya özel bir bağ hissettiğiniz proje hangisiydi?
Yağız Oral – İlk oyun projem olduğu için Ronin: Two Souls benim için özel bir yere sahip oldu her zaman. Oyunun çıkışının ardından dijital platformlarda yerini alan oyun müzikleri ile ilgili çok güzel yorumlar ve dönütler aldım yılları içerisinde. Bu da beni motive ediyor daha kaliteli işler yapmak için şevklendiriyor. Bununla beraber müziğimle katkıda bulunduğum oyunlar içerisinde özel bir bağ kurduğum oyun ise South of the Circle diyebilirim.
(AG) – Oyun müziği bestelerken oyunun teması ve hikayesi hakkında bir mesaj verme amacınız var mı?
Yağız Oral – Aslında bu sorunun cevabına önceki sorularda birkaç yerde bahsederek yer vermiş olduk. Oyun müziğinin en temel işlevlerinden biri de hikaye ve temayı doğru şekilde hissetmemize yardımcı olmaktır. Dolayısıyla Stingers gibi oyun içinde geri bildirim vermek için tasarladığınız müzikler haricinde oyunun içerisinde geçen her çeşit müzik oyunun dünyasıyla, atmosferiyle ve hikaye akışı ile bağlantılı olmalıdır.
(AG) – “South Of the Circle” gibi oyunların müziğini bestelerken, oyunun konum ve atmosferine uygun bir müzik tarzı oluşturmak için nasıl bir yaklaşım izlediniz?
Yağız Oral – South of the Circle benim için en başta hikayesi ve bu hikayeyi anlatış biçimi dolayısıyla beni çok etkilemişti. Oyunun atmosferi çok özel ve karakterlerin yüzleştiği durumları hissiyat açısından müzikle çok güzel desteklemek gerekiyor. Bu noktada oyununkiyle örtüşen, benzer atmosferlere sahip film ve oyunları araştırdım. Müziklerini Ed Critchley’in yaptığı bu oyunda çok başarılı bir müzik-oyun ilişkisi vardı. Ben de kendi müzikal dilimle bu yapıma bir katkıda bulunmaktan çok keyif aldım.
(AG) – Oyun müziği bestelemeye başlamadan önce, nasıl bir araştırma ve hazırlık süreci izliyorsunuz?
Yağız Oral – Oyun müziği bestelemeden ilk etapta oynanış ile ilgili bir test demosu edinmek için yapımcılarla konuşurum. Bu demoda oynayarak notlar almayı ve müziği oynanış sırasında hayal etmeyi daha sağlıklı buluyorum. Tabii her oyun için bu süreç geçerli değil, bazen projelerde demo çıkmadan önce de müzik ve ses tarafına girilebiliyor. Bu noktada ise oyunla ilgili hikaye, konsept çizimler ve karakter motivasyonları gibi konuda elimden geldiğince bilgi edinmeye çalışıyorum. Teknik olarak da süre ve tür gibi dinamikleri detaylandırdığımda müzik ve ses için çalışmaya başlayabiliyorum.
(AG) – Müzik yapımcılığı ya da orkestra şefi gibi kariyer yollarını takip etmek isteyen gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? Elbette bunun yanında oyun müziğini bir meslek olarak yapmak isteyen arkadaşlarımıza neler önerirsiniz?
Yağız Oral – Müzik yapımcılığı veya orkestra şefliği, eğer gerçekten bu işe tutku ile yaklaşıyorsan bir anlam kazanan alanlar. Kendi içinde pek bir saati ve ya düzeni olmadığı için bu işi severek yapmazsanız sizi soğutabilecek ve düzgün ürün çıkartmayacak bir alan ayrıca. Dolayısıyla bu yola girmek isteyen genç meslektaşlarıma en büyük tavsiyem bu müzikal yolculuklarında kendilerine sürekli beslemeleri. Bir şeylerden ilham almadan, heyecan duymadan sürekli yeni bir şeyler üretmek, veya yaratıcı olarak çözülmesi gereken sorunlara çözüm üretmek çok daha zor bir hale geliyor. Kendilerini geliştirmek için sürekli araştırma yapıp sektörde iş yapan pek çok farklı besteci veya ses tasarımcısı ile bir araya gelmeye çalışsınlar. Çünkü bizim işimiz biraz usta-çıkar ilişkisi barındıran bir iş. Son olarak ise kendilerini geliştirdiklerini düşündükleri ilk anda yaptıkları müzikleri kaliteli ve özenli bir şekilde insanlarla paylaşmak ve bu çalışmaları daha çok insana ulaştırmak için yaymayı hedeflemek.
Comments